|
|
|
Çanakkale Savaşları'nı izleyen Bulgar gazeteci Wanda Zembrzuska'nın, Çanakkale cephesinde görev yapan tek kadın muhabir olduğunu belirtti.
Yıllardır Osmanlı arşivlerinde Çanakkale Savaşları'nı araştıran Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ahmet Esenkaya, kayıtlarda Bulgar gazeteci Wanda Zembrzuska'nın Çanakkale cephesinde görev yapan tek kadın gazeteci olarak göründüğünü söyledi. Cepheye Batılı ülkelerden 50'den fazla gazetecinin gelip haber yaptığını belirten Yrd. Doç. Dr. Esenkaya şunları söylerdi:
''Çanakkale cephesi açıldıktan sonra, birinci Cihan Harbi'nin diğer cephelerinde oldukça bir yavaşlama, hatta bekleme süreci başlıyor. Çünkü Çanakkale'de İngilizler kazanırsa, ki ümitleri tamamen o. Hemen İstanbul'u elde edip Mayıs ayında Almanlar'a karşı güçlü bir taarruzla Almanlar'ın işini bitirip, harbi en geç Haziran 1915'de tamamlamayı planlıyorlardı. Fakat Türkler'in hem 18 Mart, hem de sonrasında kara muhaberelerinde kahramanca mücadelesi sonucunda bütün devletler Gelibolu'da ne oluyor diye hiç umulmadık derecede sayısı 50'yi aşkın muhabirler grubunu bölgeye gönderiyordu. Wanda hanım da bunlardan biri. Bulgaristan'ın Otro Gazetesi'nin muhabiri Wanda Zembrzuska, 19 Ağustos 1915'te savaşları takip etmek için Osmanlı Genel Karargahı'ndan izin talep etmiş. O zaman henüz 24 yaşında olan Bulgar gazeteci, Romence, Fransızca, Bulgarca ve Almanca biliyor. Cephedeki ilk haberini ise Otro gazetesine 2 Eylül 1915'te ulaştırmış.''
YERALTINDAKİ ORDU KARARGAHI
Osmanlı arşivlerinden Bulgar gazetecinin 13 günlük serüvenini incelediğini ve 5 haberini bulduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Esenkaya şöyle devam etti:
''Bunların ilkinde, İstanbul'dan çıkıp Tekirdağ'a kadar olan yolculuğundan bahsediyor. Bir torpido botuna bindiklerini belirtiyor ve İstanbul'daki Çanakkale harbinin izlerini çok net biçimde aktarıyor. Tekirdağ'da mola verdiklerinde, cepheye yiyecek götüren deniz araçlarının tamamen bakliyat, kavun ve karpuz yüklü olduğunu gördüğü bilgilerine yer vermiş. Bu bilgiler ise bugün bize her yerden Çanakkale'ye büyük bir destek sağlandığını gösteriyor. Karargah izlenimlerini anlatan bir diğer haberinde ise, karargaha yaklaşırken bir uçak bombardımanı ile karşılaştıklarını, ancak ciddi anlamda bir panik yaşamadıklarından bahsediyor. Bir başka haberinde bir yüzbaşı tarafından götürüldükleri Liman Von Sanders ile karşılaşmasında, 64 yaşındaki komutandan 'ne kadar diri duruyor' diye bahsediyor. Ayrıca 5'inci Ordu karargahının toprak üstünde olmadığını, tamamen zeminde olduğu bilgisini veriyor. Mesela bizde böyle bir bilgi yoktu. Onun anısından öğrendik. Alman Paşa Liman Von Sanders ile yaptığı konuşmaya ilişkin notlarında ise Sanders'in kendisine, 'Cephede tek kadın muhabir olarak görev yapmaktan korkmuyor musunuz' diye sorduğundan bahsediyor. Ayrıca etraftaki iki farklı karargahtan bahsediyor. Birisi Alman, diğerinin ise Türk geleneklerine uygun karargahlar olduğunu söylüyor.'' |
|
|
|
|
|
ÇANAKKALE DESTANI
Çanakkale, Türkiye Cumhuriyeti’nin
Miladı olmuştur
·1.Dünya Savaşı başlıyor
·Çanakkale deniz savaşları öncesi
·Nusret mayın gemisi
·Fransız amirali 18 günü anlatıyor
·Alınamayan gemiler
·Savaşa katılan gemiler
·Kara savaşları
·Çanakkale’de esirler
·Türkler neden zehirli gaz kullanmadılar.
ÇANAKKALE ZAFERİ
Çanakkale Savaşları, 1. Dünya Savaşı’nın seyrini değiştiren, Türk’ün gücünü dünyaya bir daha duyuran, tarihe “ÇANAKKALE GEÇİLMEZ” sözünü yazdıran büyük bir destandır.
1. Dünya Savaşı’nın başlarında İngilizler ve Fransızlar, İtilaf Devletlerinin üçüncüsü olan Ruslara yardım etmek için Çanakkale Boğazı’ndan geçip Karadeniz’e ulaşmayı planlamışlardı. Amaçlarından biri de İstanbul’u ve boğazları ele geçirmek, bu yolla Osmanlı Devleti’ni etkisiz hale getirmekti.
İngiliz ve Fransızlar bu düşünceyi gerçekleştirmek için kurdukları güçlü donanma ile Çanakkale Boğazı önlerine geldiler. Türk mevzilerini yoğun bir top ateşine tuttuktan sonra boğazı geçmeye çalıştılar ( 18 Mart 1915). Ne var ki Türk topçusunun düşman gemilerini bulan isabetli atışları ve Nusret Mayın Gemisi’nin boğaza yerleştirdiği mayınlar, düşman filosunu geri çekilmek zorunda bıraktı. Bu arada düşman gemilerinden bir çoğu battı, bazıları da kullanılamayacak duruma geldi.
Düşman, Çanakkale Boğazı’ndan geçemeyeceğini anlayınca, Nisan 1915’te Gelibolu Yarımadası’na asker çıkardı. Amaçları, yarımadadaki Türk gücünü yok etmek ve boğazı denetimi altına almaktı. İngiliz, Fransız, Avustralya ve Yeni Zelenda askerlerinden oluşan 70 bin kişilik bir kuvvet; asker ve silah sayısı bakımından az, fakat kahramanlıkta eşsiz olan askerlerimize saldırdılar. Mustafa Kemal komutasında 19. Kolordu, bu güçlü orduyu Anafartalar, Arıburnu ve Conkbayırı’nda dize getirdi. Çanakkale’nin geçilmez olduğunu anlayan düşman, Gelibolu Yarımadası’nı boşaltmak zorunda kaldı (1916). Askerlerimizin, kendilerinden kat kat güçlü düşmana karşı hem karada hem de denizde kazandığı bu zafer karşısında bütün dünya, Hayranlığını dile getirmiştir.
Çanakkale Zaferi, her yılın 18 Mart’ında bütün yurtta kutlanmakta, başta Mustafa Kemal olmak üzere, tüm komutanları ve 251 bin Mehmetçiğimizi saygıyla anmaktayız.
|
|
HEM SENİ SEVİYORUM DİYEBİLİYORUZ.....HEMDE VATAN SAĞOLSUN !!!
VE SAVAŞ BAŞLIYOR....
Yirminci yüzyılın başlarında Avrupa sınırlarından taşıyordu. Ekonomik rekabet, sömürgecilik ve milliyetçilik akımları Avrupa’yı ikiye bölüyordu. Almanya-Fransa ve Rusya-Avusturya arasındaki çekişmeler gerginliğe dönüşüyordu. 28 Haziran 1914’te Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Veliahdı Arşidük Ferdinand’ın bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesi bu gerginliğe son noktayı koydu.
Avusturya’nın 28 Temmuz 1914’te Sırbistan’a seferberlik ilanının ardından 1. Dünya Savaşı başlamış oluyordu. Bir yandan Almanya, Avusturya-Macaristan ve İtalya’dan oluşan üçlü İttifak Devletleri, bir yanda da İngiltere, Fransa ve Rusya’dan oluşan Üçlü İtilaf Devletleri sonunda Avrupa’yı ikiye bölmüşlerdi.
Savaş ilanlarının ardından İtalya tarafsızlığını ilan ettiyse de bir yıl sonra İtilaf Devletleri’ne katıldı.
Osmanlı İmparatorluğu tarihin gördüğü en geniş sınırlara sahip olmuş, her çeşit milleti ve inanışı içinde barındırmış ve yaklaşık 600 yıl süren saltanatını 20. Yüzyılın başında kaybediyordu. Dışta ve içte yaşadığı mücadeleler Osmanlı Devleti’ni çökertiyor, topraklarını ve gücünü dağıtıyordu. Son olarak Trablusgarp ve Balkan Savaşları ile arka arkaya yenilgiler alan Osmanlı Devleti, Doğu Trakya dışında Avrupa’daki bütün topraklarını kaybetmiş, saygınlığını ve gücünü yitirmişti. Artık Osmanlı Devleti’nin ölümü bekleniyor ve diğer ülkeler tarafından paylaşım planları hazırlanıyordu.
|
|
18 Mart 1915 günü Seyyid’in 13 arkadaşı şehit olmuş, topunun vinci bozulmuş ve işgâlcilerin top mermilerinin havaya kaldırdığı toprağın altında kalmıştı. Kurtarıldıktan sonra kalktı. Gözlerinden sel sel akan yaşlar yerleri ıslatıyordu. Dudakları aşk ve iştiyaktan şerha şerha yarılmıştı. Allahım! Allahım! Benden kuvvetini esirgeme...diye dua etti.
Bu yakarış, şüphesiz, hiç kimseninkine benzemiyordu, benzemedi. Çünkü Seyyid herkesten ayrı, herkesten başka türlü bir insan oldu, derin bir nefes aldı, Hak namına Hak yolundaydı. Aşk ile kendisinden geçmesi ve 215 okkalık top mermisini kucaklayıp sırtına alması bir oldu. Demir basamakları tam üç kez inip çıktı. Yanında bulunan Niğdeli Ali, Seyyid’in göğüs ve omuz kemiklerinin çatırtısını duyuyor, hayret ve dehşet içinde kalıyordu! Bu manzara tarihin hafızasına kazınacak kadar muhteşemdi. Topun namlusuna sürülen üçüncü mermi, savaşın kaderini değiştiren olayı meydana getirmiş ve İngilizlere ait Ocean isimli zırhlı bu merminin isabetiyle korkunç yara almıştı. Olay müthişti. Sanki denizin üstüne Kıyamet Günü gelmiş gibi ortalık feryat ve figânla doldu. Batarya Komutanı Yüzbaşı Hilmi Bey, üçüncü merminin namluya sürülüşünü ve patlayışını gördü. Gözlerine inanamıyordu. Hayâl gibi olayı izledi. Yüzbaşı koşarak ateşlenen topun yanına geldi ve o uzun heybetli namluyu elledi, ateş gibi sıcaktı! Dürbününü gözlerine götürdü, denizin üstünde alevler sarmış ve batmakta olan zırhlıyı görünce, efsane insan Topçu Neferi Seyyid’e sarılıp defalarca öptü. Koca Seyyid mağrur işgâlci donanmasının okyanusunu Çanakkale’nin mavi sularına gömdü.
|
|
|
|
|
|
|
|