|
|
|
SEDDÜLBAHİR BÖLGESİ
Türk taarruzlarinin hemen ardindan düsman kuvvetleri Seddülbahir bölgesinden içerilere dalmak, Kirte’yi almak için ikinci defa saldiriya geçtiler. Bu saldirilara 2. Kirte Muharebesi denir. Ancak 6,7,8 Mayis tarihlerinde yapilan bu taarruzlarda da hedeflerine ulasamadilar. Arkasindan da 4-6 Haziran’da 3. Kirte Muharebesi cereyan ettiyse de düsman yine basarili olamadi. Düsman 21 Haziran’a kadar yaptigi taarruzlarda Türk cephelerini yagmalamisti.
Bunun üzerine hem daha fazla donanma destegini saglamak hem de Türk cephelerini parçalamak düsüncesi ile 21-22 Haziran 1915’te Kerevizdere bölgesine taarruz ettiyse de basarili olamadi. Bunun üzerine düsman denize yakin olan Zigindere Mevkii’nde Türk mevzilerine 28,29 Haziran’da taarruz etti.
Sararan yapraklarını ağır ağır dökmeye başlamış ağaçlar... Poyraz, çok kötü bir şekilde hissettiriyor kendini... Hava oldukça sert ve gün yeni ağarmakta Seddülbahir'de...
Seddülbahir bölgesine ilk çıkan birlik İngiliz 9. Tümeni’dir. Ardından 1. Fransız Tümeni, 1. İngiliz Deniz Piyade Tümeni ve 1. Hint Tugayı çıkartmaya katılacaklardır. Bu ikinci kademede çıkartma yapacak birliklerden 1. Fransız Tümeni, Seddülbahir bölgesinde çıkartma başladığı sırada Beşige bölgesindeki yanıltıcı manevralarda görev almıştır. Öğleye doğru sis bastırmasından yararlanarak Seddülbahir açıklarına intikal etmiş ancak 25 Nisan 1915 akşamına kadar sahillerde yeterli derinlik elde edilemediği için gemilerde bekletilmiştir. 1. İngiliz Deniz Piyade Tümeni ise Saros Körfezi’ndeki yanıltma manevraları ardından bölgeye intikal etmiş, ancak 28 Eylül 1915 sabahı sahile çıkmaya başlamıştır.
Keza donanmanın diğer bölgelerde yanıltıcı hazırlık ateşiyle görevlendirilen unsurları da, çıkartmanın ikinci günü bölgeye intikal etmiştir. Böylece Seddülbahir bölgesinde, donanmanın yüzde sekseni görev almıştır.
Çıkartmanın ilk günü Seddülbahir Cephesi’ni tutan Türk kuvveti, Albay Halil Sami Bey’in 9. Tümen'inin iki taburlu 26. Alay’ı idi. Ancak Anzak Kolordusunun örtü kuvvetlerinin karaya çıkmaya başladığı Arıburnu bölgesi de 9. Tümen'in görev bölgesidir. Albay Halil Sami Bey, ihtiyatta tuttuğu 27. Alay'ın iki taburunu Arıburnu bölgesine göndermek zorundaydı. Emrindeki 9. Tümen’in ihtiyattaki 25. Alay’ını Seddülbahir cephesine sevk etmiştir. Bu Alay’ın 3. Tabur’u Zığındere Koyu’nda taarruza geçmişti, diğer iki taburu ise 25 Nisan akşamı bölgeye ulaşabilmişlerdir. Böylece 25 Nisan akşamı Seddülbahir Cephesi’nde 12 İngiliz taburuna karşı 5 Türk taburu mevzi almıştır. Ancak çıkartmanın başladığı sabah saatlerinden itibaren bölgede çatışmalara katılmış bulunan iki tabur, mevcutlarının yarısını kaybetmişti, bu yüzden Seddülbahir Cephesi'ndeki Türk kuvvetleri dört tabur gücünde bir kuvvettir.
Cepheye ulaşan takviyelerle Türk tarafı üç bölgede gece taarruzuna kalkışmıştır. Hisarlık, artık birleşmiş olan Ertuğrul Koyu-Teke Koyu-İkiz Koyu ve Zığındere. İlk iki bölgede Türk tarafı istediği sonuca ulaşamamıştır. Ama Zığındere’deki taarruz daha başarılı gelişmiştir ve çıkartmanın ertesi günü Müttefikler, donanma ateşinin desteğinde Zığındere’yi tahliye etmişlerdir.
Çıkartmanın ilk günü akşamında Müttefik kuvvetler Seddülbahir Cephesi'nde çıkartma yapılan beş kumsalda köprübaşı oluşturmayı başarmışlardır. Bu kumsallardan Zığındere'deki köprübaşı, gece boyunca sürecek olan Türk karşı taarruzları sonucu ertesi gün tahliye edilecektir. Diğer dört kumsaldaki köprübaşları son derece dar bir alanda kalmıştır ve General Sır Ian Hamilton'un planladığı Fransız Tümeni'ni karaya çıkartma işi, sahildeki dar alan nedeniyle gerçekleşememiş, tümen gece boyu gemilerde bekletilmek zorunda kalmıştır. İngiliz 29. Tümeni, sahilde yerleşmiştir, çıkartma harekatı başarılıdır. Ancak ilk günün hedefi bu değildi. General Hamilton, çıkartmanın ilk gününde, savunmadaki Türk kuvvetlerinin atılarak Alçıtepe yükseltisinin ele geçirilmesini planlamıştı. Öte yandan İngiliz birlikleri hiç hesapta olmayan bir direnmeyle karşılaşmışlar, özellikle subay kayıpları nedeniyle yıkıma uğramışlardır. Dar bir sahil kesiminde tıkanıp kalınması, gece yapılan Türk taarruzları, çıkartma birliklerinin sahildeki durumu açısından son derece kritik bir durum yaratmıştır. Müttefik kuvvetler açısından sahildeki durumun izleyen günde korunabileceği bir hayli kuşkuludur.
Türk tarafı ise aynı şekilde kritik bir durumdadır. Takviye kuvvetlerin gecikeceği ortadadır. Ateş hattındaki Türk subayları açısından tüm sorun takviye edilmeleridir. Takviye edilirlerse İngiliz birliklerini kıyılardan atmalarının kesin olduğu düşüncesindedirler. Bir Türk subayının yazılı mesajı şöyledir. "Yüzbaşım, ya takviye kıtalar gönderir düşmanı denize dökersiniz, yahut ki, bu yeri boşaltırız. Çünkü bu gece daha çok asker çıkartacakları muhakkaktır. Yaralıları nakletmek için doktor gönderiniz. Aman yüzbaşım, Allah aşkına bana takviye kuvveti gönderiniz. Çünkü, karaya yüzlerle asker döküyorlar. Çabuk, nelerle karşılaşacağız yüzbaşım, bilemem". Bu bir yakarıştır, umutsuzluk değildir.
|
|
|
|
|
|
ÇANAKKALE DESTANI
Çanakkale, Türkiye Cumhuriyeti’nin
Miladı olmuştur
·1.Dünya Savaşı başlıyor
·Çanakkale deniz savaşları öncesi
·Nusret mayın gemisi
·Fransız amirali 18 günü anlatıyor
·Alınamayan gemiler
·Savaşa katılan gemiler
·Kara savaşları
·Çanakkale’de esirler
·Türkler neden zehirli gaz kullanmadılar.
ÇANAKKALE ZAFERİ
Çanakkale Savaşları, 1. Dünya Savaşı’nın seyrini değiştiren, Türk’ün gücünü dünyaya bir daha duyuran, tarihe “ÇANAKKALE GEÇİLMEZ” sözünü yazdıran büyük bir destandır.
1. Dünya Savaşı’nın başlarında İngilizler ve Fransızlar, İtilaf Devletlerinin üçüncüsü olan Ruslara yardım etmek için Çanakkale Boğazı’ndan geçip Karadeniz’e ulaşmayı planlamışlardı. Amaçlarından biri de İstanbul’u ve boğazları ele geçirmek, bu yolla Osmanlı Devleti’ni etkisiz hale getirmekti.
İngiliz ve Fransızlar bu düşünceyi gerçekleştirmek için kurdukları güçlü donanma ile Çanakkale Boğazı önlerine geldiler. Türk mevzilerini yoğun bir top ateşine tuttuktan sonra boğazı geçmeye çalıştılar ( 18 Mart 1915). Ne var ki Türk topçusunun düşman gemilerini bulan isabetli atışları ve Nusret Mayın Gemisi’nin boğaza yerleştirdiği mayınlar, düşman filosunu geri çekilmek zorunda bıraktı. Bu arada düşman gemilerinden bir çoğu battı, bazıları da kullanılamayacak duruma geldi.
Düşman, Çanakkale Boğazı’ndan geçemeyeceğini anlayınca, Nisan 1915’te Gelibolu Yarımadası’na asker çıkardı. Amaçları, yarımadadaki Türk gücünü yok etmek ve boğazı denetimi altına almaktı. İngiliz, Fransız, Avustralya ve Yeni Zelenda askerlerinden oluşan 70 bin kişilik bir kuvvet; asker ve silah sayısı bakımından az, fakat kahramanlıkta eşsiz olan askerlerimize saldırdılar. Mustafa Kemal komutasında 19. Kolordu, bu güçlü orduyu Anafartalar, Arıburnu ve Conkbayırı’nda dize getirdi. Çanakkale’nin geçilmez olduğunu anlayan düşman, Gelibolu Yarımadası’nı boşaltmak zorunda kaldı (1916). Askerlerimizin, kendilerinden kat kat güçlü düşmana karşı hem karada hem de denizde kazandığı bu zafer karşısında bütün dünya, Hayranlığını dile getirmiştir.
Çanakkale Zaferi, her yılın 18 Mart’ında bütün yurtta kutlanmakta, başta Mustafa Kemal olmak üzere, tüm komutanları ve 251 bin Mehmetçiğimizi saygıyla anmaktayız.
|
|
HEM SENİ SEVİYORUM DİYEBİLİYORUZ.....HEMDE VATAN SAĞOLSUN !!!
VE SAVAŞ BAŞLIYOR....
Yirminci yüzyılın başlarında Avrupa sınırlarından taşıyordu. Ekonomik rekabet, sömürgecilik ve milliyetçilik akımları Avrupa’yı ikiye bölüyordu. Almanya-Fransa ve Rusya-Avusturya arasındaki çekişmeler gerginliğe dönüşüyordu. 28 Haziran 1914’te Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Veliahdı Arşidük Ferdinand’ın bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesi bu gerginliğe son noktayı koydu.
Avusturya’nın 28 Temmuz 1914’te Sırbistan’a seferberlik ilanının ardından 1. Dünya Savaşı başlamış oluyordu. Bir yandan Almanya, Avusturya-Macaristan ve İtalya’dan oluşan üçlü İttifak Devletleri, bir yanda da İngiltere, Fransa ve Rusya’dan oluşan Üçlü İtilaf Devletleri sonunda Avrupa’yı ikiye bölmüşlerdi.
Savaş ilanlarının ardından İtalya tarafsızlığını ilan ettiyse de bir yıl sonra İtilaf Devletleri’ne katıldı.
Osmanlı İmparatorluğu tarihin gördüğü en geniş sınırlara sahip olmuş, her çeşit milleti ve inanışı içinde barındırmış ve yaklaşık 600 yıl süren saltanatını 20. Yüzyılın başında kaybediyordu. Dışta ve içte yaşadığı mücadeleler Osmanlı Devleti’ni çökertiyor, topraklarını ve gücünü dağıtıyordu. Son olarak Trablusgarp ve Balkan Savaşları ile arka arkaya yenilgiler alan Osmanlı Devleti, Doğu Trakya dışında Avrupa’daki bütün topraklarını kaybetmiş, saygınlığını ve gücünü yitirmişti. Artık Osmanlı Devleti’nin ölümü bekleniyor ve diğer ülkeler tarafından paylaşım planları hazırlanıyordu.
|
|
18 Mart 1915 günü Seyyid’in 13 arkadaşı şehit olmuş, topunun vinci bozulmuş ve işgâlcilerin top mermilerinin havaya kaldırdığı toprağın altında kalmıştı. Kurtarıldıktan sonra kalktı. Gözlerinden sel sel akan yaşlar yerleri ıslatıyordu. Dudakları aşk ve iştiyaktan şerha şerha yarılmıştı. Allahım! Allahım! Benden kuvvetini esirgeme...diye dua etti.
Bu yakarış, şüphesiz, hiç kimseninkine benzemiyordu, benzemedi. Çünkü Seyyid herkesten ayrı, herkesten başka türlü bir insan oldu, derin bir nefes aldı, Hak namına Hak yolundaydı. Aşk ile kendisinden geçmesi ve 215 okkalık top mermisini kucaklayıp sırtına alması bir oldu. Demir basamakları tam üç kez inip çıktı. Yanında bulunan Niğdeli Ali, Seyyid’in göğüs ve omuz kemiklerinin çatırtısını duyuyor, hayret ve dehşet içinde kalıyordu! Bu manzara tarihin hafızasına kazınacak kadar muhteşemdi. Topun namlusuna sürülen üçüncü mermi, savaşın kaderini değiştiren olayı meydana getirmiş ve İngilizlere ait Ocean isimli zırhlı bu merminin isabetiyle korkunç yara almıştı. Olay müthişti. Sanki denizin üstüne Kıyamet Günü gelmiş gibi ortalık feryat ve figânla doldu. Batarya Komutanı Yüzbaşı Hilmi Bey, üçüncü merminin namluya sürülüşünü ve patlayışını gördü. Gözlerine inanamıyordu. Hayâl gibi olayı izledi. Yüzbaşı koşarak ateşlenen topun yanına geldi ve o uzun heybetli namluyu elledi, ateş gibi sıcaktı! Dürbününü gözlerine götürdü, denizin üstünde alevler sarmış ve batmakta olan zırhlıyı görünce, efsane insan Topçu Neferi Seyyid’e sarılıp defalarca öptü. Koca Seyyid mağrur işgâlci donanmasının okyanusunu Çanakkale’nin mavi sularına gömdü.
|
|
|
|
|
|
|
|