Mustafa Kemal ATATÜRK

Mustafa Kemal ATATÜRK 
(1881-1938)


Mustafa Kemal ATATÜRK
Mustafa Kemal ATATÜRK

Büyük önderimiz hakkında şüphesiz yazılacak çok şey var. 

Ata'mızın hayatını, burada çok kısa bir şekilde, sadece çocukluk ve gençlik dönemi ile Askeri ve Siyasi hayatınıkonu alacağım.
 

1-Çocukluğu ve Gençliği:
 
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal 1881'de Selanik'te doğdu. Asıl adı Mustafa'dır. Babası Ali Rıza Efendi Selanik Evkaf katipliğinde ve rüsumat memurluğunda bulundu. Daha sonra memurluktan ayrılarak kereste ticaretiyle meşgul oldu. Annesi Sofuzade Feyzullah Efendinin kızı Zübeyde Hanımdı. Mustafa Kemal, küçük yaşta babasını kaybederek yetim kaldı. Kendisini annesi Zübeyde Hanım yetiştirdi.
Mustafa Kemal, ilk tahsilini Selanik'te Şemdi Efendi Okulunda yaptıktan sonra, Mülkiyet Rüştiyesine girdi. Burada bir öğretmenin kendisine haksız olarak dayak atması yüzünden okulu terk etti. Mustafa Kemal asker olmayı çok arzuladığı için Askeri Rüşdiyesine girmek istiyordu. Fakat annesi Zübeyde Hanım, oğlunun asker olmasını istemiyordu. Mustafa Kemal asker olmakta ısrar edince annesi razı oldu ve 1893 tarihinde Askeri Rüşdiyesine girdi. Burada keskin zekası ve üstün kabiliyetiyle derhal kendini gösterdi. Mustafa Kemal'deki kabiliyeti sezen ve onu çok takdir eden matematik öğretmeni bir gün ona dedi ki: Oğlum, senin adın Mustafa, benim de; bu böyle olmayacak, arada bir fark bulunsun. Bundan sonra senin adın Mustafa Kemal olsun.
Mustafa Kemal Rüşdiyeden sonra, Manastır Askeri İdadisine girdi ve burayı da başarı ile bitirerek; İstanbul Harb Okulunun piyade sınıfına kaydoldu. Matematik merakı devam ediyordu. Ayrıca Askerlik derslerini çok seviyor, güzel söz söylemek, güzel yazmak hevesi de artmış bulunuyordu.
1902'de Harb Okulunu bitiren Mustafa Kemal Kurmay sınıfına ayrıldı. Tahsil hayatının bu döneminde, büyük bir gelişme göstermeğe başladı. Daha o zamanlarda memleketin durumuyla yakından ilgilenir, idaredeki fenalıkları tenkit ederdi. Hatta buna dair fikir ve kararlarını etrafındakilere söylemekten çekinmezdi.
Bir gün Mustafa Kemal, arkadaşlarına şöyle bir teklifte bulundu. Biz her vasıtaya müracaata ediyoruz, birçok şeyler öğreniyoruz. Fakat Harbiye talebesinden pek çokları memleket hakkında hiç bir şey bilmiyorlar. Aramızda gizli bir gazete çıkararak, bu arkadaşların da fikirlerini açmağa çalışsak acaba nasıl olur? Bu teklif arkadaşları tarafından kabul edildi. Gazetede bilhassa vatan sevgisini heyecanlı bir dille anlatan makaleler göze çarpıyordu. Yalnız on nüshayı geçmeyen gazete elden ele dolaşıyordu.
 
 
2-Askeri ve Siyasi Hayatı:
11 Ocak 1905'de Mustafa Kemal Harb Akademisinden Yüzbaşı rütbesiyle mezun oldu. Fakat Mustafa Kemal'in okuldaki çalışmaları arkadaşları tarafından desteklenmesine karşın, resmi makamlar şüphelenmeğe başlamıştı. Bu sebeple okuldan mezun olur olmaz tutuklandı. İki ay kadar tutuklu olarak Yıldız Sarayı'nda birkaç defa sorguya çekildi. Sonra da Şam'da bir süvari kıtasına staja gönderildi. Bu suretle Mustafa Kemal, memleketin ihtiyaç ve dertlerini daha yakından görmek fırsatını buldu. Bir taraftan askeri vazife ile meşgul olurken, diğer taraftan memleketi kurtarmak için çareler araştırıyordu.
Şam'da birçok sürgünler bulunuyordu. Bunlar memleketi düştüğü kötü durumdan kurtarmak, hürriyete kavuşturmak için birkaç cemiyet kurmuşlardı. Fakat bu cemiyetler esaslı bir iş göremeden kapatılmışlardı. 1906'da, Dr. Mustafa, Kurmay Yüzbaşı Müfit, Süleyman, Mustafa Kemal diğer arkadaşlarıyla Vatan ve Hürriyet Cemiyetini kurdular. Mustafa Kemal bu cemiyetin Yafa, Beyrut ve Kudüs'te şubelerini açtı. Mustafa Kemal bu suretle siyasi hayata girmiş, düşüncelerini uygulama fırsatını bulmuştu.
O tarihte Makedonya çok karışık bir durumda idi. Kurtuluş fikri buradaki subaylar arasında da çok tutunmuştu. Böyle bir ortam içinde daha kolay çalışabileceğini anlayan Mustafa Kemal gizlice Mısır ve Yunanistan üzerinden Selanik'e geldi. Selanik'te Vatan ve Hürriyet Cemiyeti'nin bir şubesini açtı.
Mustafa Kemal 20 Haziran 1907'de Kolağası (Kıdemli yüzbaşı) rütbesine yükseldi. 16 Eylül de Üçüncü Orduya naklolundu. Bu nakil Mustafa Kemal'e siyasi faaliyetinde daha verimli çalışma imkanını verdi. Selanik'e geldiği zaman, Vatan ve Hürriyet Cemiyetindeki bütün arkadaşları İttihat ve Terakki Cemiyetine girmişlerdi. Mustafa Kemal de bu cemiyete girdi. Selanik'te hem Ordu Kurmay bürosunda çalışıyor, hem de Selanik-Üsküp Demiryolu Müfettişliği vazifesinde bulunuyordu.
23 Temmuz 1908'de Meşrutiyet ilan edildi. Mustafa Kemal bu yeni rejimle beraber memlekette büyük ve köklü bir devrimin gereğine inanıyordu. Fakat onun görüş ve fikirleri, İttihat ve Terakki Cemiyeti üyelerinin fikir ve kanaatlerine uymuyordu. Mustafa Kemal ordunun siyasetle uğraşmasını tehlikeli bulduğundan cemiyetle ilgisini keserek bütün varlığını askerliğe verdi. 31 Mart (13 Nisan 1909) olayı üzerine irticaın derhal bastırılması için Rumeli'de teşkil edilen ve Hareket Ordusu ismi verilen kuvvetin Kurmay Başkanlığını üzerine aldı.
A-Trablusgarp Savaşında:
27 Eylül 1911'de Trablusgarp Savaşı başlamıştı. İstanbul'dan birçok subaylar Trablusgarp'a gidiyorlardı. Mustafa Kemal de Mısır yolu ile gazete muhabiri Şerif Bey hüviyetiyle Trablusgarp'a geçti. Tobruk Savaşında başarılar kazandı. Derne Kuvvetleri Komutanı olduktan sonra kazandığı başarıdan dolayı Binbaşılığa terfi etti.
B-Balkan Savaşında:
Mustafa Kemal henüz Trablusgarp'ta iken Balkan Savaşı başlamıştı. Bu savaşta görev almak için Trablusgarp'tan ayrılıp Mısır'a geldiği zaman Selanik'in düştüğünü, Bulgarların Çatalca'ya kadar dayandığını haber aldı. Avrupa yoluyla Romanya üzerinden İstanbul'a geldi. Vaziyeti tahmininden de fena buldu. Kendisini, o sırada Gelibolu Yarımadasını korumak üzere Bolayır'da bulunan, Akdeniz Boğazı Mürettep Kuvvetler Harekat Şubesi Müdürlüğüne tayin ettiler (1912). Bu vazifede iken Çanakkale Boğazının savunma şartlarını da inceleme imkanını bulmuş oluyordu. Edirne'nin geri alınmasında Bolayır Kolordusu Kurmay Başkanı sıfatiyle harekatı düzenlemiş ve idare etmişti.
Balkan Savaşından sonra da Mustafa Kemal, Sofya Ataşemiliterliğine tayin edildi. Sofya'da Ataşemiliter iken 1 Mart 1914'de Kaymakam (Yarbay)lığa yükseldi. Birinci Dünya Savaşına kadar bu görevde kaldı.
C-Birinci Dünya Savaşında:
1914'de başlayan Birinci Dünya Savaşına 29 Ekim 1914'de Osmanlı Devleti, İttifak Devletleri yanında savaşa girdi. Mustafa Kemal, savaşa girmekte acele ettiğimiz kanaatinde idi. Buna rağmen Başkomutanlığa başvurarak orduda bir görev istedi. Kendisine Tekirdağ'da kurulacak bir Tümenin komutanlığı verildi (2 Şubat 1915). Mustafa Kemal, kısa zamanda henüz kuruluş halindeki bu tümeni seçkin bir kuvvet haline getirdi. 19'uncu Tümen adını taşıyan bu birlik, Birinci Dünya Savaşında büyük başarılar kazandı. Bu tümen Tekirdağ'da hazırlıklarını tamamladıktan sonra Maydos'a nakledildi. Görevi Arıburnu, Anafartalar ve Ece Limanına kadar olan alanı savunmaktı.
18 Mart 1915'de büyük bir İtilaf donanması Çanakkale Boğazını geçmeğe teşebbüs etti. Fakat Türklerin savunması karşısında başarı kazanamayarak geri çekildi. İtilaf gemileri 25 Nisan 1915'de tanyeri ağarmadan Arıburnu ve Seddülbahir bölgelerine asker çıkarmağa başladılar. Düşman çıkarmasını haber alan Mustafa Kemal emir almadan derhal harekete geçerek düşmanın ileri yürüyüşünü durdurdu. Böylece Mustafa Kemal Çanakkale savunmasının temelini attı. O'nu bu savaşlar esnasında verdiği şu emir, Çanakkale'de cereyan eden çarpışmaların şiddetini gösterir: "Size ben taarruz emretmiyorum, ölmeği emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar kaim olabilirler."
Mustafa Kemal Çanakkale'de gösterdiği başarıdan dolayı 1 Haziran 1915'de Albayrağa yükseldi.
Anafartaları yandan çevirmek isteyen yüz bin kişilik İngiliz ordusu, Conkbayırı ve Kocatepe'de Mustafa Kemal tarafından yenildi. Bu yenilgiden sonra bir daha saldırıya cesaret edemeyen İtilaf kuvvetleri Çanakkale'den çekilip gittiler. Bu tarihten sonra Mustafa Kemal'e Anafartalar Kahramanı denildi.
Çanakkale Savaşı Türk tarihinin bir dönüm noktasıdır. Osmanlı Devleti XVIII. Yüzyıldan itibaren girdiği savaşların hemen çoğunda yenilmişti. Bütün dünya milletleri Türklerin artık savaşamayacaklarını zannediyorlardı. Çanakkale zaferi bu görüşü çürüttü. Batının teknik üstünlüğü, insan çokluğu, Mustafa Kemal'in dehası önünde eğildi ve kırıldı.
Mustafa Kemal hakkında İngiliz muharriri L. Armstrong diyor ki:
"İngilizler her şeyi noktası noktasına hesaplamıştı. Toplar, askerler, stratejik mevziler iyice düşünülmüştü; bütün hesaplar tamamdı, artık bu ordunun karşısında hiç bir kuvvet dayanamazdı… Fakat biz, yani İngilizler bir noktayı Türk Generali Gazi Mustafa Kemal'I, hesap etmemiştik."
D-Kafkas Cephesinde:
Mustafa Kemal Çanakkale Savaşından sonra bir süre İstanbul'da kaldı. Bu sırada 16'ncı Kolordu Komutanlığına atandı. Bu kolordu, bir müddet sonra da doğuya gönderildi. Mustafa Kemal Diyarbakır'da iken Tuğgeneralliğe yükseldi. Burada Rusların Diyarbakır yönünde ilerlemesine engel olduğu gibi karşı saldırıya geçerek Muş ve Bitlis'i geri aldı.
Mustafa Kemal 1917'de aynı cephede İkinci Ordu Komutanı Vekilliğine, sonra da "Hicaz Kuvve-i Seferiyesi (Gezici Kuvvetler) Kumandanlığına" nakledilmiştir. Şam'da durumu inceleyen Başkomutan Vekiline Hicaz'ın boşaltılmasını ve kuvvetlerin Suriye cephesinde toplanmasını önerdi. Enver Paşa bu öneriyi kabul etmedi. Halbuki sonra bu cephede uğranılan felaket, Mustafa Kemal'in ne kadar derin ve realist bir görüşe sahip olduğunu ispat etti.
E-Suriye Cephesinde:
5 Temmuz 1917'de Yedinci Ordu Komutanlığına tayin edildi. Bu ordu Alman Generali Falkenhaym idaresindeki Yıldırım Orduları Grubu'na bağlı idi. Mustafa Kemal, Falkenhaym'ın ordunun sevk ve idaresi hakkındaki fikirlerini uygun bulmuyordu. Irak'a yapılacak harekattan bir sonuç alınamayacağına inanıyordu. Durumu Başkomutanlığa bildirdi, tenkitleri göz önüne alınmayınca istifa etti.
İstanbul'da izinli bulunduğu sırada Veliaht Vahdettin ile birlikte Almanya'ya gitti. Burada Alman Genel Karargahını ve Alman cephelerini ziyaret ettiler. Böylece Alman cephesinin gerçek durumunu gördü ve etrafına Alman ordusunun fazla dayanamayarak yenileceğini söyledi. Almanya seyahatinden hasta dönen Mustafa Kemal dinlenmek için Viyana'ya ve Karlsbad'a gitti. Dönüşte tekrar Yedinci Ordu Komutanlığına getirildi. Suriye'ye geldikten az sonra Filistin cephesindeki Türk Ordusu üstün düşman kuvvetlerinin saldırısına uğradı. Bütün cephe dağınık bir halde geri çekilirken, Mustafa Kemal kendi ordusunu bozgun vermeden, Halep ile Katma arasına çekmeği başardı. İngiliz ve Arap kuvvetlerini yendi. Bundan sonra da düşman artık ilerlemeğe cesaret edemedi.
Bu suretle Mustafa Kemal mütarekeden evvel Türk Ordusunun şan ve şerefini bir defa daha yükseltti.
F-Ateşkes devresinde:
30 Ekim 1918'de Osmanlı Hükümeti Mondros Ateşkesini imzaladı. Ateşkesini imzaladı. Ateşkes gereğince Almanların Türkiye'den ayrılmaları gerekiyordu. Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığına Mustafa Kemal tayin edildi. Bir müddet sonra Yıldırım Orduları Grubu dağıldı. Esasen Suriye'de yapılacak başka bir iş de kalmadığından İstanbul'a çağırıldı. İstanbul'a geldiği gün, İtilaf donanması İstanbul Limanına girmeğe başlamıştı. Bu manzara karşısında sinirlenen Mustafa Kemal yaverine: Geldikleri gibi giderler demekten kendini alamadı.
O sırada memleketin durumu pek karışıktı. Hükümetten umudunu yitiren bir kısım aydın kimseler yer yer Müdafaai Hukuk Cemiyetleri kurmağa başlamışlardı. Bir taraftan da ordu terhis ediliyordu.
Mustafa Kemal Şişli'deki evinde güvendiği arkadaşlarıyla toplanıp Milli Mücadele için hazırlıklar yapıyordu. Bir süre sonra, artık İstanbul'da fazla bir şey yapılamayacağını anlayan Mustafa Kemal, Anadolu'ya gitmeğe karar verdi. Hükümetin kendisini Anadolu'ya vazife ile gönderme önerisini memnuniyetle kabul etti ve 9'uncu Ordu (bir süre sonra Üçüncü Ordu) birlikleri Müfettişliğine atandı. Fakat Mustafa Kemal'i Anadolu'ya gönderen Padişah ve Hükümet kendisinden kuşkulanmakta idiler. Sadrazam Damat Ferit Paşa bir gece Mustafa Kemal'i evine yemeğe davet etti. Yemekten sonra bir Anadolu haritası üzerinde, yapacağı işler hakkında Mustafa Kemal'den bilgi alan sadrazam kuşku ve tereddüdünü gizleyememişti. Ziyafet dönüşünde yanında bulunan Cevat Paşa kendisine, Bir şey mi yapacaksın Kemal? Diye sormuş ve; Evet paşam bir şey yapacağım cevabını almıştı.
15 Mayıs 1919'da Yunanlılar İzmir'i işgal ettiler. Ertesi gün Mustafa Kemal'I kabul eden Padişah Vahdettin, Boğazda bulunan yabancı zırhlıların saraya çevrilmiş olan toplarını göstererek kendisine; Görüyorsun, ben artık memleket ve milleti nasıl kurtarmak lazım geleceğini tasavvurda tereddüde duçar oluyorum; inşallah millet mütenebbih ve müteyakkız olur. Bu vaziyeti elimeden gerek bizi ve gerekse kendisini tahlis eder demişti.
16 Mayıs 1919 akşamı Mustafa Kemal, Bandırma adında küçük bir vapurla İstanbul'dan ayrıldı. Kendisine yolda düşmanlar tarafından gemisinin batırılacağı haber verildiği zaman; İstanbul'da kalıp tevkif olunmaktansa batıp boğulmayı müreccah gördüm diyerek yolundan dönmedi. 19 Mayıs 1919 Pazartesi günü sabahı Samsun'da Anadolu topraklarına ayak bastı.

250 BİN VATAN EVLADI
 
ÇANAKKALE DESTANI
Çanakkale, Türkiye Cumhuriyeti’nin
Miladı olmuştur
·1.Dünya Savaşı başlıyor
·Çanakkale deniz savaşları öncesi
·Nusret mayın gemisi
·Fransız amirali 18 günü anlatıyor
·Alınamayan gemiler
·Savaşa katılan gemiler
·Kara savaşları
·Çanakkale’de esirler
·Türkler neden zehirli gaz kullanmadılar.

ÇANAKKALE ZAFERİ

Çanakkale Savaşları, 1. Dünya Savaşı’nın seyrini değiştiren, Türk’ün gücünü dünyaya bir daha duyuran, tarihe “ÇANAKKALE GEÇİLMEZ” sözünü yazdıran büyük bir destandır.
1. Dünya Savaşı’nın başlarında İngilizler ve Fransızlar, İtilaf Devletlerinin üçüncüsü olan Ruslara yardım etmek için Çanakkale Boğazı’ndan geçip Karadeniz’e ulaşmayı planlamışlardı. Amaçlarından biri de İstanbul’u ve boğazları ele geçirmek, bu yolla Osmanlı Devleti’ni etkisiz hale getirmekti.
İngiliz ve Fransızlar bu düşünceyi gerçekleştirmek için kurdukları güçlü donanma ile Çanakkale Boğazı önlerine geldiler. Türk mevzilerini yoğun bir top ateşine tuttuktan sonra boğazı geçmeye çalıştılar ( 18 Mart 1915). Ne var ki Türk topçusunun düşman gemilerini bulan isabetli atışları ve Nusret Mayın Gemisi’nin boğaza yerleştirdiği mayınlar, düşman filosunu geri çekilmek zorunda bıraktı. Bu arada düşman gemilerinden bir çoğu battı, bazıları da kullanılamayacak duruma geldi.
Düşman, Çanakkale Boğazı’ndan geçemeyeceğini anlayınca, Nisan 1915’te Gelibolu Yarımadası’na asker çıkardı. Amaçları, yarımadadaki Türk gücünü yok etmek ve boğazı denetimi altına almaktı. İngiliz, Fransız, Avustralya ve Yeni Zelenda askerlerinden oluşan 70 bin kişilik bir kuvvet; asker ve silah sayısı bakımından az, fakat kahramanlıkta eşsiz olan askerlerimize saldırdılar. Mustafa Kemal komutasında 19. Kolordu, bu güçlü orduyu Anafartalar, Arıburnu ve Conkbayırı’nda dize getirdi. Çanakkale’nin geçilmez olduğunu anlayan düşman, Gelibolu Yarımadası’nı boşaltmak zorunda kaldı (1916). Askerlerimizin, kendilerinden kat kat güçlü düşmana karşı hem karada hem de denizde kazandığı bu zafer karşısında bütün dünya, Hayranlığını dile getirmiştir.
Çanakkale Zaferi, her yılın 18 Mart’ında bütün yurtta kutlanmakta, başta Mustafa Kemal olmak üzere, tüm komutanları ve 251 bin Mehmetçiğimizi saygıyla anmaktayız.





ŞEHİTLER
 
HEM SENİ SEVİYORUM DİYEBİLİYORUZ.....HEMDE VATAN SAĞOLSUN !!!

VE SAVAŞ BAŞLIYOR....
Yirminci yüzyılın başlarında Avrupa sınırlarından taşıyordu. Ekonomik rekabet, sömürgecilik ve milliyetçilik akımları Avrupa’yı ikiye bölüyordu. Almanya-Fransa ve Rusya-Avusturya arasındaki çekişmeler gerginliğe dönüşüyordu. 28 Haziran 1914’te Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Veliahdı Arşidük Ferdinand’ın bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesi bu gerginliğe son noktayı koydu.
Avusturya’nın 28 Temmuz 1914’te Sırbistan’a seferberlik ilanının ardından 1. Dünya Savaşı başlamış oluyordu. Bir yandan Almanya, Avusturya-Macaristan ve İtalya’dan oluşan üçlü İttifak Devletleri, bir yanda da İngiltere, Fransa ve Rusya’dan oluşan Üçlü İtilaf Devletleri sonunda Avrupa’yı ikiye bölmüşlerdi.

Savaş ilanlarının ardından İtalya tarafsızlığını ilan ettiyse de bir yıl sonra İtilaf Devletleri’ne katıldı.

Osmanlı İmparatorluğu tarihin gördüğü en geniş sınırlara sahip olmuş, her çeşit milleti ve inanışı içinde barındırmış ve yaklaşık 600 yıl süren saltanatını 20. Yüzyılın başında kaybediyordu. Dışta ve içte yaşadığı mücadeleler Osmanlı Devleti’ni çökertiyor, topraklarını ve gücünü dağıtıyordu. Son olarak Trablusgarp ve Balkan Savaşları ile arka arkaya yenilgiler alan Osmanlı Devleti, Doğu Trakya dışında Avrupa’daki bütün topraklarını kaybetmiş, saygınlığını ve gücünü yitirmişti. Artık Osmanlı Devleti’nin ölümü bekleniyor ve diğer ülkeler tarafından paylaşım planları hazırlanıyordu.

KAHRAMANLAR
 
18 Mart 1915 günü Seyyid’in 13 arkadaşı şehit olmuş, topunun vinci bozulmuş ve işgâlcilerin top mermilerinin havaya kaldırdığı toprağın altında kalmıştı. Kurtarıldıktan sonra kalktı. Gözlerinden sel sel akan yaşlar yerleri ıslatıyordu. Dudakları aşk ve iştiyaktan şerha şerha yarılmıştı. Allahım! Allahım! Benden kuvvetini esirgeme...diye dua etti.
Bu yakarış, şüphesiz, hiç kimseninkine benzemiyordu, benzemedi. Çünkü Seyyid herkesten ayrı, herkesten başka türlü bir insan oldu, derin bir nefes aldı, Hak namına Hak yolundaydı. Aşk ile kendisinden geçmesi ve 215 okkalık top mermisini kucaklayıp sırtına alması bir oldu. Demir basamakları tam üç kez inip çıktı. Yanında bulunan Niğdeli Ali, Seyyid’in göğüs ve omuz kemiklerinin çatırtısını duyuyor, hayret ve dehşet içinde kalıyordu! Bu manzara tarihin hafızasına kazınacak kadar muhteşemdi. Topun namlusuna sürülen üçüncü mermi, savaşın kaderini değiştiren olayı meydana getirmiş ve İngilizlere ait Ocean isimli zırhlı bu merminin isabetiyle korkunç yara almıştı. Olay müthişti. Sanki denizin üstüne Kıyamet Günü gelmiş gibi ortalık feryat ve figânla doldu. Batarya Komutanı Yüzbaşı Hilmi Bey, üçüncü merminin namluya sürülüşünü ve patlayışını gördü. Gözlerine inanamıyordu. Hayâl gibi olayı izledi. Yüzbaşı koşarak ateşlenen topun yanına geldi ve o uzun heybetli namluyu elledi, ateş gibi sıcaktı! Dürbününü gözlerine götürdü, denizin üstünde alevler sarmış ve batmakta olan zırhlıyı görünce, efsane insan Topçu Neferi Seyyid’e sarılıp defalarca öptü. Koca Seyyid mağrur işgâlci donanmasının okyanusunu Çanakkale’nin mavi sularına gömdü.

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol